Hıncal Uluç ölmez!...
O'na bir şey olmaz çünkü ruhunu çoktan bir bataklığın dibinde satmıştır; sattığı yerde de keyfini sürüyordur; korkulur ondan ve onun gibilerden...
Bir insan bu tarz aykırı cümleleri yazarken, eğer kimseden korkmaz, ağzına geleni söyleme cesareti duyarsa; ona bu hakkının olmadığını bağıra bağıra söylemekten asla çekinmem, gerekirse kendisinin yaptığı gibi "su testisi su yolunda kırılır!" gibi saçmasapan laflar sarfedip; ağır konuştuğumu sanmaktan öte, pervasızca yüzlerce küfürü kendisi için seve seve arka arkaya sıralayabilirim, bu güce sahibim!..
Ancak biliyorum ki, her meftaya saygılı olmamız gerektiği gibi, yaşayan her insana da saygılı olmak zorundayız, çünkü insanlığın gereği budur... Eğer, "insanım" diyorsan, yaşayan diğer canlılara saygılı olman gerektiğini bilmen gerekir ki bilmiyorsan da, bunu sana öğreten olmamışsa ve/veya algılayamamışsan; o senin en büyük insanlık suçundur, onursuzluğundur, "yaşaman bile gereksiz" der; keser, atarım!
Defne ile ilgili haberlerin birini bile okumadım. Biliyorum ki bu memlekette ölümün acı getirilerinden çok, olayların magazinsel kabarıklığı, daha çok ilgisini çekmekte insanların.. ve evet.. ve maalesef; daha çok tatmin etmekte. Bunu hiç bir şey gözlemlememiş olmama rağmen, tüm ezginliği ile yaşıyor olmaktan utanç duyuyorum!...
Ben Defne'de değilim, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun... Bir sebepten dolayı, eminim hiç istemediği halde, son nefesini vermiştir o (belki de) köhne evde.. Eminim ki, oğluna sarılıp pısır pısır uyumayı tercih etmediği bir saatte (ki mümkündür, insanlar yapar böyle şeyler) , başına geleceklerden habersiz felekten bir gece çaldığı o akşam; son nefesini vermesi kadar acı bir şey olamaz.. Hele ki geride bıraktığı, küçücük bir can ise...
Eminim ki gözleri açık ya da olanlara inanamamış bir ruh çöküntüsüyle göçüp gitmiştir bu anlamsız dünyadan... Kendisi için gerçekten çok üzüldüm.. Herşeyden önce bir anne olarak; geride bırakmayı asla istemediğim bir oğlum olduğundandır belki de; kendisi için gerçekten çok üzüldüm... Nur içinde yatsın lütfen...
Gelelim Hıncal delikanlısınaa..
Uzaktan uzaktan ahkam kesmek o kadar kolay ki bu memlekette (şu an ben de bu özgürlüğümü kullanıyorum), bu tür insanları bir zamanlar birilerinin dediği gibi "bir yerlerde sallandırmayı" düşünmekten - ne yazık ki- çok öteye gidemiyorum!..
Ah be adam, sen kimsin de , hiç tanımadığın (yazıya başlarken hiç tanımadığını özellikle vurgulamış) bir insan adına bu derece göğsün kabarık bir vaziyette atıp tutabiliyorsun? Sen kendini ne zannediyorsun? Nasıl bir müsvetteye sahipsin? Ölen o kadının kocasını düşünmüyorsan, tüyü bitmemiş yetimi de mi düşünmedin be adam?
O yazdığın kelimeleri gazete köşene göndermeden önce, bir bir göz atıp bakmadın mı sen, "kime dokundum, kime ne yaptım?" diye bir vicdan muhasebesi yapmadın mı? Yapmadın mı gerçekten?! Bu kadar mı aptaldın? -Ben hala bir insanın bu kadar aptal ve bu kadar pervasız olacağına -gerçekten hala- bir anlam veremiyorum.-
Sen nasıl; bu kadar çok insanın gözü üzerindeyken, bu ülkede yaşayan bir adamın ve bir kadının ve hatta en önemlisi minicik bir çocuğun hayatıyla oynayabiliyorsun? Sen hangi yolun yolcususun Sayın Uluç? Nereden geldin ki nereye gidiyorsun?..
Umarım, yıllar sonra, o küçücük delikanlı büyür ve seni bulur... Bulsun ve benim bu yazdıklarımla birlikte, sana anasının hesabını bir bir sorsun!.. Sorsun ki, sen de umarım o gün, utanırsın tüm bu yaptıklarından...
ve... sonuç olarak;
seni gerçekten tanımıyoruz ve istemiyoruz Sayın Uluç!...
Lütfen çek git hayatımızdan artık, mümkünse!...
Lütfen,
Git!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder